
Birth the Earth – Dünyanın Doğuşu
Boyut: 160×115 cm Teknik: Tuval Üzeri Yağlı Boya
-Andrea Bahar Özel Koleksiyonu
“Birth the Earth”, yaşamın başlangıcını, dönüşümü ve yeni bakış açılarını vurgulayan çarpıcı bir eser. Her doğumun yalnızca yeni bir yaşam değil, aynı zamanda yeni bir dünya ve bakış açısı olduğunu hatırlatır. Andrea Bahar, bu çalışmasıyla insanlığın kökenine ve kadının yaratıcı gücüne odaklanır.
Kadın bedeninin kutsallığı ve doğurganlığı, bu eserde hem fiziksel hem de simgesel bir biçimde ele alınmıştır. Erkek ya da kadın fark etmeksizin, hepimizin bir kadından doğduğu ve bu yaratılış sürecinin insan yaşamındaki yeri vurgulanır. Toprak Ana’nın kutsal kabul edildiği kültürlere ve doğanın dişi bir figürle özdeşleştirilmesine göndermeler yapılarak, eser hem bireysel hem de kolektif bir anlam taşır.
Ayrıca dinsel ve kültürel referanslarla dolu bu çalışma, insanlığın kadına ve doğaya duyduğu minnettarlığı hatırlatır. “Birth the Earth”, izleyiciyi yaşamın kökenlerini sorgulamaya ve insan ile doğa arasındaki bağı yeniden düşünmeye davet ediyor.

İsimsiz (Dualar)
Boyut: 165×125 cm Teknik: Tuval Üzeri Yağlı Boya
Sanatçı Andrea Bahar’ın bu eseri, çocuksu masumiyetin ve insan ruhunun kırılgan ama güçlü yanını ele alıyor. Çocuğun yüzündeki ifade; dua, yalvarış ya da umut dolu bir bekleyiş olarak algılanabilir ve izleyicinin kendi ruh haliyle şekillenir.
Karanlık arka plan, belirsizliğin içinde parlayan bir ışığı simgelerken, yüz hatlarındaki yumuşak geçişler ve ellerin birleşimi, insanın içsel huzur arayışını ortaya koyar. Yağlı boyanın ustalıkla kullanımı, çocuğun bakışlarına ve dokularına neredeyse canlı bir gerçeklik kazandırmıştır.
Andrea Bahar bu eseri ile, her bakanın kendi hikayesini bulabileceği bir pencere açmayı; masumiyetin ve umudun evrensel gücünü hatırlatmayı hedeflemiştir.

Ziyafet
Boyut: 50×70 cm Teknik: Tuval Üzeri Yağlı Boya
-Andrea Bahar Özel Koleksiyonu
“Ziyafet”, Andrea Bahar’ın tüketim, insan ilişkileri ve bireysel benliğin sorgulandığı güçlü bir çalışmasıdır. Eserde, insanlar fiziksel ve metaforik olarak birbirlerinden beslenirken tasvir edilmiştir. Çarpıcı fırça darbeleri ve keskin kontrastlarla sanatçı, bireylerin sosyal yapıdaki rollerini ve sınırlarını irdelemeye davet eder.
Arka plandaki soğuk tonlar, bu döngünün mekanikliğini ve duygusal boşluğunu vurgularken, figürlerin jest ve mimikleri insanın hem besleyen hem de tüketen doğasını gözler önüne serer. Ziyafet, bir kutlama değil; insan doğasının karanlık ve çelişkili yanlarını ortaya koyan bir sahnedir.
Sanatçı, bu eserle izleyiciyi insanın kendine ve çevresine olan etkisini sorgulamaya çağırıyor. “Ziyafet”, yüzeydeki görselliğin ötesine geçerek izleyiciyi kendi iç dünyasında bir yolculuğa çıkarır.

Dom za vešanje
Boyut: 35×50 cm Teknik: Tuval Üzeri Yağlı Boya
Bu eser, Emir Kusturica’nın Çingeneler Zamanı filminden bir sahneyi yorumluyor. 35×50 cm boyutlarındaki bu tablo, izlenimci bir yaklaşımla, geniş fırça darbeleri ve hafifçe bulanık detaylarla anı ve duygu arasında bir denge kuruyor. Andrea Bahar’ın fırçasından yağlı boya tekniğiyle çalışılmış olan bu resimde, renkler ve ışık oyunları, izleyiciye sahneyi hissettiren yumuşak ama etkili bir atmosfer yaratıyor.
İzlenimci tarz, bu sahnenin hareketliliğini ve duygusal yoğunluğunu yakalamakta önemli bir rol oynuyor. Renklerin sıcak-soğuk dengesi, sahneye hem nostaljik hem de samimi bir hava katarken, figürlerdeki soyutlama ve minimal detaylar izleyiciyi kendi yorumlarını yapmaya davet ediyor.
Ne yazık ki, bu resim artık fiziksel olarak varlığını sürdüremiyor. Ancak, bir sanat eserinin kalıcı olan asıl yönü, izleyicinin zihninde bıraktığı izdir. Bu resim, kaybolmuş bir dostluğun hikayesini ve sanatın zamansız etkisini aktarmaya devam ediyor.

Saksafon
Boyut: 35×50 cm Teknik: Kontra Üzeri Yağlı Boya
-Merdis Uçkan Özel Koleksiyonu
Bu eser, duyusal bir atmosferi ve anın içindeki yoğun bağı yansıtıyor. Sanatçı Andrea Bahar’ın yağlı boya tekniğiyle izlenimci bir üslupla çalıştığı tablo, detaylardan çok duygusal bir hikâyeyi çağrıştıran bir kompozisyon sunuyor.
Saksafon, müziğin fiziksel bir anlatıcısı olarak, sahnede belirgin bir metafor işlevi görüyor. Figürlerin yerleşimi ve renklerin kullanımı, hem bir huzur hem de derin bir samimiyet hissini beraberinde getiriyor. Yeşil arka plan sakin bir denge sağlarken, sarı tonların kullanımı sahnenin enerjisini ve sıcaklığını yansıtıyor.

Görünen Yüz
Boyut: 35×50 cm Teknik: Karton Üzeri Yağlı Boya
Görünen Yüz, insanın iç dünyasının yorgunluğunu ve bu yorgunluğu saklama çabasını etkileyici bir şekilde yansıtan bir eserdir. Yüzü kavrayan eller, düşüncelerin ağırlığını ve bu duyguların ardındaki zor da olasa bürünmek zorunda olduğu maskeyi işaret eder. Bu eser, insan ruhunun derinliklerinde gizlenen karmaşayı ve bu karmaşayı dış dünyadan saklama zorunluluğunu gözler önüne seriyor.
Eserde kullanılan sıcak tonlar, içsel bir mücadeleyi yansıtırken, arka plandaki nötr renkler bu mücadelenin üzerini örten bir dinginlik maskesi yaratıyor. Yağlı boyanın yoğun dokusu ve dinamik fırça darbeleri, bu yorgunluğun ve maskenin ardındaki çalkantıyı ortaya koyuyor.
Görünen Yüz, izleyiciyi insan doğasının en kırılgan yönleriyle yüzleşmeye davet ediyor: saklanan, ancak her zaman orada olan gerçek duygular.